Tommy
- Cengiz Dikmen
- 17 Ocak 2020 - 20:52
- Hikayeler
- 5464
Adamın biri x suçtan dolayı 20 yıl hücre cezasına çarptırılır.
Penceresi olmayan ve ışık girmeyen küçük karanlık bir zindan düşünün. Soğuk sessiz karanlık ve rutubetli olan bu zindana girdiğinde kapkaranlık ve içeride hiçbir şey görünmüyormuş.
Yatağını, lavaboyu, klozeti ve yatağın yanındaki sehpayı el yordamıyla buluyor, ilk günler hiçbir şey göremiyor ama günler geçtikçe gözleri karanlığa alışıyormuş.
Ancak bir süre sonra duvarı ve duvardan dökülen sıvayı fark edebilmiş. Günler haftalar geçiyor ama gündüz mü gece mi, günlerden hangi gün ve dışarıdaki dünya ne durumda herhangi bir fikri yokmuş.
Sürekli uyumaktan da bitap düşmüş, yaşama isteğini kaybetmiş. Bu karanlık yerde nasıl 20 yıl geçirebileceğini düşünüyormuş. Aslında 20 yıl geçirmektense ölmeyi istiyormuş fakat intihar edecek cesareti de yokmuş.
Aylar sonra bir gün uyandığında yatağının yanındaki sehpanın üzerinde bir karınca olduğunu görmüş, hemen heyecanla yatağından kalkıp karıncanın etrafını çevirmiş kaçmasın diye. Yapayalnız olduğunu düşünürken başka bir canlının orada onunla beraber olması inanılmaz iyi hissettirmiş. Cezaevinin en zifiri karanlık, soğuk ve sessiz yerinde tek başına çıldırmak üzereyken bu karınca artık yalnız olmadığı anlamına geliyordu. Karıncanın varlığı bile yalnızlık hissini alıp götürmüştü.
Konuşmaya o kadar ihtiyacı vardı ki, karıncaya başından geçen her şeyi anlatmaya başlamış. Neler oldu ve neden 20 yıl bir hücreye mahkûm olduğunu.
Günler artık daha eğlenceli ve hayat dolu geçmeye başlamış.
Bildiği her şeyi anlatıyordu küçük karıncaya espriler şakalar derken günler mutlu mesut geçiyordu.
Bir gün bu küçük karıncaya bakarken ne kadar güzel bir dost edindim diye düşünmüş ve TOMY adını koymuş küçük dostuna.
Tomy onu resmen hayata bağlamış, yaşama sevinci olmuş.
Dans etmeyi öğretmiş Tomy’ye.
Şarkı söylemeyi, fıkra anlatmayı, hayata dair bildiği ne varsa öğretmek istiyormuş.
Yılların nasıl geçtiğini anlamıyormuş onunla birlikteyken.
Tomy sabahları dostunun burnunu ısırarak uyandırıyormuş.
Yıllar mutlu mesut kahkahalarla dans gösterileriyle ve iki dostun sohbetleri ile geçip 20 yıl cezası bitince, Tomy’yi omzuna alıp çıkmış cezaevinden. İlk iş özgürlüklerini kutlamak olmuş.
Bir kafeye girip iki limonata söylemiş adam, kendisi ve dostu Tomy’e.
Garson sabahın bu saatinde sanırım sarhoş bu adam, tek başına ama iki limonata sipariş veriyor deyip kafasını sallamış ve gülümsemiş. Sonrasında limonataları götürüp bırakmış masanın üzerine ve görevinin başına geri dönmüş.
Özgürlüğüne kavuşan adam Tomy’nin masanın ortasında yaptığı dans gösterisini ve şaklabanlıklarını izliyormuş kahkahalar eşliğinde.
Kafede bulunan diğer müşteriler karıncayı göremediklerinden, adamın ya deli ya da sarhoş olduğunu düşünmeye başlamışlar.
Ama onlar kendi hallerinde eğlenmeye devam etmişler.
Tomy de özgürlüklerine kavuştukları için çok mutluymuş.
Tomy’ye bakıp; bu ne muhteşem bir varlık, benim gördüklerimi keşke bu insanlar da görse diye düşünmüş ve garsonu masaya çağırmış.
Garson geldiğinde adam işaret parmağı ile Tomy’yi gösterip bak demiş ve gülümseyerek dostuna bakmış.
Garson masanın ortasında karıncayı görünce hemen elindeki bez ile karıncanın üzerine bastırıp masayı temizlemiş ve özür dilerim efendim deyip uzaklaşmış.
Gözlerine inanamamış adam, hayatındaki tek dostu 20 yıl vakit geçirdiği o muhteşem varlığı garson bir pisliği temizler gibi bir de özür dileyerek öldürmüştü.
Göğsü sıkışmış adamın kan dolaşımı yükselmiş olanlara inanamamış.
Kime ne diyebilirdi ki, kimse ona inanmayacaktı anlatsa bile.
Oracıkta kalp krizi geçirmiş ve ölmüş.
Kimse en yakın dostunu kaybeden bu adamın dostunun acısına dayanamayıp kalp krizi geçirdiğini bilememiş.
Herkesin bir Tomy’si vardır gönlünün derinliklerinde, varlığı ile bir zindanı cennete çeviren, yokluğuyla da cehenneme.
Bu hikâyedeki gibi herkesin gönlünde bir kıymetlisi muhteşem dediği bir değeri mutlaka vardır.
İnsanların değer verdiği şeylere her ne olursa olsun saygı duymamızı anlatır aslında bu hikâye.
Eğer insanların nelere değer verdiğini anlamak için çaba sarf etmezsek korkarım ki o insanın kıymetlisini elinden almış ya da zarar vermiş olabiliriz. Bu nedenle birbirimizin Tomy’lerine anlamasak da, sevemesek de saygılı olmalıyız.
Adayımızın ulaşmak ya da sahip olmak istediği nedenlerini öğrenmeliyiz. Nedenini öğrendiğinizde adayınızı yönlendirmek inanın çok basit ve eğlenceli bir hale gelecektir. Birçok networker sadece kendi nedenlerini düşünür ve önem verir. Sanıyorlar ki herkes için aynı neden önemli, herkes aynı neden için çabalıyor.
İnsanlar ulaşmak ya da sahip olmak istediği şeylerle duygusal ilişkilendirmeler yapmışlardır. Bu ilişkilendirme sayesinde aslında istedikleri şeylere karşı çok yüksek bir motivasyona sahip olurlar. Adaylarınızın bu isteklerini göremezseniz eğer, onları kaybedersiniz. Görebildiğinizde ise mucizeler gerçekleşmeye başlar.